top of page
semaalevcan

DODİ’NİN YOLCULUĞU

Hazırlayan: Bahar Kaya Karslıoğlu

Bu çalışma Güneş&Ay Yoga Okulu online 4. Çocuk Yogası Şenliği'nde paylaşılmıştır.



Eski zamanlarda; dünyanın eeeen yeşil ormanlarına sahip, içinde her türden hayvanın yaşadığı; barış, sevgi ve huzurun hakim olduğu bir ada varmış.


Hıı? İçinde her türden hayvanın yaşadığı mı? O kadar da değildir Saçaklı, sen dünyada ne kadar fazla hayvan var biliyor musun?


Yaa gerçekten mi? Gerçekten de her tür hayvan yaşarmış burada.


Aynı zamanda da sadece 1 tane insan varmış bu adada. Bu insan çok uzun yıllar boyunca hayvanlarla, bitkilerle, denizle ve rüzgarla birlikte yaşadığı için çok ama çok bilge bir insanmış. Bu kişi nasıl mutlu- eğlence dolu ve keyifli bir yaşam sürülür bunun sırrını biliyormuş yani bu bilgenin elinde kocaman bir anahtar varmış.


E hal böyle olunca tabiii ki bu bilgenin ünü bütüün dünyaya, dünyanın dört bir köşesine saçılmış; kulaktan kulağa yayılmış.


En son bir çocuğun kulağına konmuş.


Bu çocuk kimdir dersiniz. Elbette bizim masal kahramanımız DODİ. (Oyuncak göster)


Dodi nasıl birisi sizce?


Durun ben size anlatayım. Dodi 6 yaşında her çocuk gibi meraklı, oyun oynamaya ve eğlenceye bayılan, oyuncakları çok seven bir arkadaşımızmış.

Fakat bazen bir şeylere çok öfkelenir- bütün keyfi kaçarmış. Iııhh oynamak istemiyorum dermiş. Ya da çok istediği bir şey olmayınca hemen çok üzülür bütün neşesini kaybedermiş.


Yani zaman zaman öfkelenir, endişe duyar, üzülürmüş. Tıpkı senin gibi tıpkı benim gibi.

Dodi’ nin annesi ona dermiş ki; Dodi, endişe etmekte, korkmakta, üzülmekte hiçbir sakınca yok. Zaman zaman hepimiz bu duyguları deneyimleriz. Ancak eğer bu duygular çok uzun sürerse; oyun oynamana, eğlenmene engel olursa, o zaman neşeyi, sevinci, sevgiyi hissetmeni azaltabilir.


Eveeet nerde kalmıştık? İşte bu ada ve adada yaşayan bir bilgenin olduğunu kulağına gelen fısıltılardan öğrenmiş DODİ.


Aaa demiş ben de gideyim. Belki bir türlü çare bulamadığım bu can sıkıntıma bir çare bulabilirim. Böylece ben de nasıl mutlu- eğlenceli ve keyifli bir yaşam sürülür bunu öğrenebilirim demiş.


Önce sırt çantasını hazırlamaya başlamış. (Upavişta Konasana- ayak tabanları birleşik)

Yağmurluk

Bot

Spor ayakkabı

Deniz Gözlüğü

Şemsiye

Dürbün

Ayna

Fener


Ya acıkırsam?

Sandviç hazırlayayım demiş. (Pasçimottanasana)


Sandviçin içinde neler olur?


Bir de limonata hazırlayalım. (upavişta konasana)

Limonatanın içinde neler olur?


Evet içeceğimiz ve yemeğimiz hazır hadi bunu sırt çantamıza koyalım. (Gomukhasana)


Evdekilere öpücük verelim.


Kapıyı açalım. (kapı pozu)

Çıktık.


Bisiklete bindik. (Yoga bisikleti)


Sonra bir deniz kıyısına gelmiş. Dürbünlerini takmış başlamış adayı aramaya.

A işte orda. Hemen oraya gidip bu yaşlı bilgeyi bulup ona mutlu olmanın sırrını sormalıyım diye geçirmiş içinden.


Binmiş kayığa başlamış kürekleri çekmeye.

E bir süre sonra sıkılmış. Demiş ki bari bir şarkı söyleyeyim şarkı benim arkadaşım olsun.

Çek çek kürekleri mavi denizde.

Neşeli neşeli neşeli çıkar hayatın tadını.


Sonra yorulmuş. Kürek çekmekten de bıkmış sıkılmış. Dedim ya size bizim dodi sabırsızdır. Her şey hemen olsun ister beklemeye hiiiç tahammülü yok.


Eve olsa ben sıkıldım artık der kürekleri bırakırmış. Ya da anneee diye bağırır kürekleri başkasının çekmesini sağlarmış. Ama burası ev değil. E annesi de yanında değil. Hem adaya da gitmeyi çok istiyor.

Dolayısı ile pes etmek, bırakmak, istemiyorum diye ağlamak bir işe yaramayacak.

E mecbur düşünmüş.

Acaba şuan nasıl görünüyorum? Bir ayna çıkarıp kendine bakmış.


Aynada gördüğü şuymuş: Her kızgın ve bıkkın insan gibi kaşlar yukarıda, alın kırışık.

Ağzın kıvrımları aşağı dönük.

Omuzlar düşmüş. Göğüs içeri çekilmiş.


Sonra annesinin ona öğrettiği tekerlemeyi hatırlamış. Önce hoop fermuarını çekmiş yukarı.

Sonra başlamış tekerlemeyi söylemeye:


Birkaç yeşil daire hayal ederim

Sarmallarda nefes alır noktalarda veririm

Duygularımla beraber bu huzurlu yerde

Sakinleyeceğim burada işim bitince


Aaa bir de bakmış ki çözüm zaten gözünün önündeymiş. Az önce bir an önce bitsin diye hızlı hızlı çektiği kürek yüzünden görememiş sadece.


Akıntı zaten adaya doğru gidiyormuş. Kendini sadece akıntıya bırakması ve dümeni o şekilde tutması yeterliymiş. Çaba harcamasına bile gerek yokmuş.


Kayığın burnunu akıntıya doğru çevirmiş. Ve bırakmış kendini akışa.


Sonunda karaya vurmuş. Ayaklarını kumlara bırakmış. Ohhhh


Yalnız bu sefer de şöyle bir durum varmış. Her yeri sis kaplamış. Göz gözü görmüyormuş. Dürbününü takmış nafile. Gözlerini kısmış nafile.

Bu sefer içini korku kaplamış. Çünkü burası ilk defa geldiği yermiş. Tanımıyormuş.

Hemen yine şikayet etmeye başlamış.

Ağlamış. Ayaklarını bam bam bam yere vurmuş.

Açmış gözlerini bakmış e değişen bir şey yok.

Çözüm bulabilmek için önce kendimi anlamalıyım.

Çıkarmış aynayı çantasından bakmış kendine. Önce ışığı yakmış tabi.

Omuzlar yukarı çekik

Gözler kocaman açık. Odaklanma çabasında bir sağa bir sola harekette

Vücudu sanki donmuş gibi kaskatı. Vücudu ne kadar korktuğunu gösteriyormuş ona sanki.


Tamam. Nerede olduğumu bilmiyorum. Üstüne üstlük her zaman etrafımı tanımama yardımcı olan gözlerimi de şu an kullanamıyorum. Çünkü her yer sis. Peki, ben sadece gözlerimle mi tanıyorum dünyayı? Hayır.


O halde dikkatimi duyu organlarıma vereyim. Nelerdi onlar?


İşitme;

Sizce, adada ormanda neler duyuyor olabilir Dodi?

Orman tuhaf ve gürültülüymüş.

Kanat sesleri, pıtır pıtır ayak sesleri

Kuş cıvıltıları ve hışırtılar geliyormuş kulağına.


Sonra dikkatini koku duyusuna vermiş;

Denizin ve rüzgarın ferah kokusu varmış. Aynı zamanda da birkaç çiçek kokusu geliyormuş burnuna.

Aa burada orman gülü olmalı diye düşünmüş. Kendini çok rahatlamış hissetmiş


Sonra dikkatini bedenindeki hislere vermiş. Önce teninde rüzgarın temasını hissetmiş. Saçlarının uçuşmasını sonra ayakkabılarını çıkarmış. Acaba nasıl bir zemindeyim merak etmiş. Ayaklarının önce altını sonra iki yanını üzerini bir güzel gezdirmiş. Siz nasıl hissediyorsunuz?


Sonra da aslında ne kadar susadığını ve acıktığını fark etmiş. Bu kadar korkmamın ve endişelenmemin bir sebebi de bu olabilir ben en iyisi karnımı doyurayım diye düşünmüş.


Ve sonra dikkatini tatma duyusuna vermiş. Şimdi dikkatini sadece ama sadece yemek duyusuna vermiş. Off ne kadar güzel sandviç hazırlamış. Nasıl güzel bir limonata olmuş bu.


Dikkatini duyu organlarına verince çok rahatlamış ve biraz dinlenmeye karar vermiş.


Gözlerini açtığında önce yanı başında bir güvercin görmüş. Bembeyaz sevgi dolu bir güvercin.

Hadi biz de yapalım.

(Güvercin nefesi)


Sonra başını dört bir yana çevirmiş ve, Çeşit çeşit ağaçlar ve hayvanlarla dolu rüya gibi bir yer burası.


Her çeşit hayvan var ama buna rağmen o kadar düzen içinde ve senkron halde ki. Ve aklına hemen peşine düştüğü bilge gelmiş. Onu bulmalıyım.

Biraz yürüyünce, bir sürü hayvanın bir arada toplandığı bir meydana gelmiş.

Orada;


Su samuru, kaplumbağa, kocaman bir kartal ve tavşan varmış.

Onlara sormuş bu bilgenin yerini.


Su samuru demiş ki; bu bilge o kadar cesurdur ki benimle beraber nehre dalar.

Kaplumbağa demiş ki bu bilge o kadar sabırlıdır ki koskoca tepeyi benim hızımda benim gözümle çıkar

Kartal demiş ki bu bilge o kadar odaklı ve sakindir ki benimle birlikte gökyüzünü keşfe çıkar.

Köstebek demiş ki, bu bilge o kadar duyularına hakimdir ki benimle birlikte karanlık tünellerde gezer. Kalbinin rehberliğinde, gözleri ile göremese bile yönünü bulur


Dodi çok heyecanlanmış.

Ben de bunları yaparsam belki bilgeyi bulurum demiş. Ve ilk macerasına su samuru ile çıkmış.

(Su samuru pozu)

Ve cumburlop. Nehre dalmış.

Suyun altında bambaşka bir dünya varmış.

Dodi orada balıkları, kurbağaları ve salyangozları görmüş ama Bilge’ yi görememiş.


Sonra kartalla gökyüzüne doğru havalanmış. (Kartal pozu)

Dengede kalabilmesi için o kadar sakin ve odaklı kalması gerekiyormuş ki dikkati bir an bile dağılmamalıymış. Kartalı boynundan yakalamış. Gökyüzünden bütün adayı gözlemlemiş. Bu o kadar güzel bir deneyimmiş ki bunu yapabilme cesaretinden dolayı kendini tebrik etmiş ve kendine kocaman sarılmış. Ama yine de bilgeyi görememiş.


Sonra, sırada kaplumbağa varmış. Bence en kolayı bu olacak diye geçirmiş içinden. Sonuçta sadece iki ayağı üzerinde yürüyecekmiş. Hıh var ki bunda.


Ama hiç de düşündüğü gibi olmamış. Kaplumbağa o kadar yavaşmış ki, ona ayak uydurmak onunla beraber gitmek ahhhh çok ama çok sıkıcıymış. Burada sabretme erdemini göstermesi gerektiğini anlamış. Ve sonra şimdiye kadar fark etmediği şeyleri fark etmiş. Gökyüzünün mavisinin rengini, çiçeklerin kokusunu, çimenlerin tenine verdiği hissi. Bütün adayı tüm detayları ile inceleme fırsatını yalamış bu yavaşlık sayesinde. O an büyük bir mutluluk hissetmiş.

Kaplumbağaya kocaman teşekkür edip sıradaki hayvanı aramış.


Sırada ne vardı?

Hah. Tavşan.

Tavşansa kaplumbağanın tam tersi. Öyle atik, öyle çevik, öyle hızlı.

Tam ormanda böğürtlen bulmuş onu yiyecekken hop elindekini bırakıp yabani otların olduğu tarlaya girmesi gerekmiş. Tam bu tarlada yabani otları inceleyecekken bunu da bırakıp kızılcık çalılarının oraya gitmesi gerekmiş. Bu şekilde tavşanın peşinde dolaşmaktan başı dönmüş.


Tavşan ona demiş ki kısa zaman sonra kış mevsimi gelecek. Eğer her yerde uzun uzun oylanırsam nasıl kışlık erzak stoklarım? Kalmayı istesem de kendime yapmam gerekeni hatırlatıp yoluma devam ediyorum. Böylece o çok önemli işimi bitirebiliyorum.


Dodi bütün hayvanlarla beraber, tıpkı bir kaplumbağa, su samuru, tavşan ya da kartal gibi yaşamayı öğrenmiş ve fark etmiş ki her birinin bambaşka meziyetleri var. Çok şey öğrenmiş ve aslında kendine dair de birçok şey değişmiş.


Çok yorulmuş. Yoga dinlenmesine gelmiş. Gözlerini kapatmış ve sonunda; dağda taşta, gölde ve gökyüzünde aradığı bilgeyi karşısında görmüş. O an kalbinde kocaman bir mutluluk ve ferahlık hissetmiş. Meğer bilge dışarda bir yerde değilmiş. O herkesin ve her şeyin kalbinde, en sevgi dolu olan yerdeymiş.


Peki nasıl ulaşabildi bu bilgeye?


Bu bilge sadece sakinleşebilmeye izin verildiğinde çıkıyormuş ortaya. Önceden hemen sinirlendiği, öfkelendiği için bilgenin sesini duyamıyormuş. Fakat artık bunu kendine öğrettiği için bilgeyi görebilir olmuş. Canım bilge, kalbimde olduğun için öyle mutluyum ki. Ona ve onunla temasta olan kendine kocaman sarılıp kocaman bir öpücük vermiş.


Sonra hayvan dostlarının yanına gitmiş.

Şimdi anladım.

Bilge aslında her yerde.

Sende, bende, hatta dağlarda, bulutlarda..

Sonunda bunu anladığım için öyle mutluyum ki




51 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page